X
X

Türkiye'nin dış politikası Genç Bakış'ta tartışıldı!

02.04.2012 Pazartesi 16:22 (Güncellendi: 07.09.2016 - 12:39)

Türkiye'nin dış politikası Genç Bakış'ta tartışıldı!

Şükrü Sina GÜREL; "Komşunuza saldırıya ev sahipliği yaparsanız bunu kimse unutmaz"

Türkiye'nin dış politikası Genç Bakış'ta tartışıldı!

Abbas Güçlü ile  Genç Bakış'ta dün gece Ortadoğu'da yaşanan sıcak gelişmeler ve Türkiye'nin dış politikası tartışıldı. Programda en cok üzerinde durulan konu ise Türkiye'nin Suriye'e karşı tutumu oldu. Dışişleri Eski Bakanı Prof. Dr. Şükrü Sina GÜREL ve Bilgi Üniversitesi Mütevelli Heyeti Üyesi Prof. Dr. Deniz Ülke ARIBOĞAN'ın konuk olduğu Genç Bakış İstanbul Maltepe Üniversitesi'nden ekrana geldi.

İşte programın özeti;

"Komşunuza saldırıya ev sahipliği yaparsanız bunu kimse unutmaz"
Prof. Dr. Şükrü Sina GÜREL - Dışişleri Eski Bakanı

Suriye'deki muhalifler Türkiye üzerinden ayaklandırılıyor mu?
- Biz Suriye'ye bölücü başını ya bize teslim edin, ya da ülkenizden atın ve örgüte silah yardımını da durdurun dedik. Suriye ikisini de yaptı ve biz Suriye ile savaşmadık. Şimdi biz ne yapıyoruz? Sözde muhalif silahlı örgütlerin başında olanlar Türk hükümeti bizi tanıyor ve yakında büro açtıracak diyorlar. Böyle birşeyi Türkiye nasıl yapabilir? Sanki Suriye'de halk av tüfekleriyle, taşlarla ayaklandı ve gayrimeşru bir rejime karşı mücadele ediyor. Böyle mi? Yoksa Türkiye, Ürdün ve Lübnan üzerinden bunlar silahlandırılıyor ve ayaklandırılıyor mu? Eğer Türk hükümeti böyle bir şeye alet oluyorsa Caferi'nin konuşmasını hakediyor demektir.  Türkiye'nin bunu haketmesi benim ağrıma gidiyor ve bu hükümetin görevini yapmadığını düşünüyorum.

Gerektiğinden fazla karıştığınız zaman paçanızı kurtaramazsınız
- Ortadoğu politikasının önemli bir unsuru şudur, bir konuya gerektiğinden fazla karıştığınız zaman o sorunun tarafı haline gelirsiniz ve bir daha paçanızı kurtaramazsınız.
- Türkiye'nin komşularla iyi ilişkiler kurma politikası yeni birşey değil. Cumhuriyet ta başından beri böyle ilerlemiştir.
- Bugünkü hükümet 2003'ten beri biz herşeyi yeni yapıyoruz gösterişi peşinde. Bu doğru değil. Mesela Arap-İsrail çatışmasında Türkiye Filistin Kurtuluş Örgütü'yle ilişkilerini 1979'da Ecevit hükümeti sırasında kurdu. İlk defa, şapkadan tavşan çıkarır gibi yeni bir Ortadoğu politikası icat edilmiyor.
- Sıfır sorun politikası pekte gerçekçi bir politika değil çünkü komşularla sorunlar tek bilinmeyenli denklemler değildir. Bunlar matrikstir. Dolayısıyla burada sıfır sorun politikası diye ortaya çıkıp, politikasızlığa ya da bölge dışından dikte edilen politikalara mahkum olmak bence çokta başarılı bir iş değil.

Komşunuza bir saldırıya ev sahipliği yaparsanız bunu kimse  unutmaz
- ABD benim dışişleri bakanlığım döneminde bizim hükümetimizden bütün güneydeki limanlarımızı, bir dizi havalimanımızı, güneydoğudaki bütün demir ve karayollarımızı onların savaş amaçları için kullanıma açmamızı istedi. O zaman biz 'ABD'nin Irak'a müdahalesi meşru da olsa Türkiye hiçbir şekilde komşusuna bir saldırıya kucak açan ülke konumuna düşmeyecektir' dedik. Çünkü eğer komşunuza bir saldırıya ev sahipliği yaparsanız bunu kimse  hiçbir zaman unutmaz.

Türkiye'de Cumhuriyet'e ve ulus devlete karşı bir  hareket var
- Türkiye'de Cumhuriyet'e ve ulus devlete karşı bir  hareket var. Uluslararası cephe karşısında Türkiye'yi doğal kaynaklarının ucuza kapatılmasını sağlayabilecek bir yeni evreye sokmak ve girişimcisini üretken değil başkalarının taşeronu haline getirmek için kurgulanan bir süreç yaşıyoruz. Bu süreci tersine çevirmemiz gerek.

Eksen kayması değil pusula şaşması
- Dış politikada eksen kayması yok, pusula şaşması var. Bir ulus devletin pusulası ulusal hak ve çıkarları gösterir. Hiçbirşekilde ümmet çıkarını göstermez. Bir ulus devletin dış politikasını uygulayan hükümetler Gazze'nin kaderi Ankara'nın kaderiyle, Kudüs'ün kaderi İstanbul'un kaderiyle beraberdir demezler. Belki Kıbrıs'ın kaderini İstanbul ve Ankara'nın kaderiyle birleştirebilirler.

Amerika'nın gücünün sınırsız olmadığı yeni bir yapıya gidiyoruz
- Ulus devletlerin yeniden önem kazanmaya başladığı bir uluslararası sisteme doğru gidiliyor. Hem de artık bu sistemin tek kutuplu olmayacağı ve Amerika'nın gücünün sınırsız olmadığı, o gücü dengeleyecek başka unsurların belirmeye başladığı yeni bir yapıya gidiyoruz.

Rusya ve Çin hem İran'ın hem Suriye'nin arkasında
- Rusya ve Çin hem İran'In hem Suriye'nin arkasında. Bunun temel nedenleri var. Bakıyorsunuz İran Hürmüz Boğazı'nı kapatmakla aslında batıyı tehdit etmiş gibi görünüyor  ama oradan geçen petrol trafiği bütün dünya petrol trafiğinin yüzde 60'ından fazlasını oluşturuyor. Ve bu petrolün büyük bir bölümü de Çin'e doğru gidiyor. Dolayısıyla Çin'in ve Rusya'nın İran'ı kollaması büyük ölçüde oluşan o yeni cephenin ve Avrasya dayanışmasının ve tabii Çin ekonomisinin ihtiyaçlarının gereği olarak gerçekleşiyor.

Amaç İran'ı yalnızlaştırmak ve  Suriye ile bağlantısını kesmek
- Osmanlı Sünni yönetimi ve Şah İsmail'in karşı karşıya gelmesinden bu yana Ortadoğu ilk defa bir Sünni - Şii cepheleşmesiyle bölünüyor. Bu bölünmenin temelinde büyük ölçüde İran'ı yalnızlaştırmak, İran'ı yalnızlaştırırken Çin ekonomisini vurmak ve bunun yanısıra da İran'ın batıdaki Suriye ile bağlantısını kesmek var.

"Türkiye laik olmazsa taraf olmak zorunda kalır"
Prof. Dr. Deniz Ülke ARIBOĞAN - Bilgi Üniversitesi Mütevelli Heyeti Üyesi

Esad gitseydi Türkiye harika bir hamle yapmış olacaktı
- Türkiye Suriye konusunda biraz fazla öncü bir rol oynuyor. Taraf olsa bile en önde koşuyor olması çok sağlıklı birşey değil. Ama Türkiye 'ben kapılarımı kapattım içeri Suriyeli de almam. Orada ne oluyorsa olsun.' diyecek bir pozisyonda da değil.
- Esad gitseydi, Türkiye Esad'a karşı çıkarak çok harika bir hamle yapmış olacaktı. Ama Esad gitmediği ve süreç uzadığı için Türkiye'nin politikası yatıyor. Ama ben şuna inanıyorum ki Esad'ın çok fazla bir ömrü olmayabilir.  Nihayetinde Suriye'de bir dönüşüm olacak ve Türkiye'nin yaptığı yatırım dönüşüm sonrasına.

Suriye'ye müdahale Türkiye'nin rolüne uygun değil
- Suriye'de rejimin değişmesi demek Alevi- Nusayri yönetiminin yıkılıp yerine Sünni yönetimin kurulması demek. Bu yüzden Türkiye müdahale ederse insani sebeplerle değil Sünni bir devlet olarak müdahale etmiş anlamına gelebilir. Halbuki bu Türkiye'nin bölgede oynamak istediği genel role uygun değil.

Türkiye laik olmazsa taraf olmak zorunda kalır
- Başbakan Erdoğan gitti Şiilerin kutsal mekanlarını ziyaret etti. Orada biz Şiilere karşı değiliz mesajı vermeye çalıştı. Sürekli İran'la sürekli bir arada davranmaya çalıştı. Türkiye Sünni olmak istemiyor. Mısır'a Tunus'a da gidildiğinde sürekli laiklik mesajı verildi. Doğru strateji budur. Türkiye'de dış politika anlamında laiklik hiç bu kadar ihtiyaç duyulan birşey olmamıştır. Buradan sapma olması Türkiye'nin bütün dış politika paradigmasını batırır. Laik olmazsanız taraf olmak zorunda kalırsınız. Ve bu Suriye'deki yapının tasviyesi halinde sizin iç düzeninize  Alevi-Sünni çatışması olarak döner. Buna çok dikkat etmek gerek.
- Türkiye'de bir mezhepsel bilinç oluşturulmaya çalışılıyor. Bu Türkiye açısından çok tehlikeli birşey. Türkiye Suriye'ye bir askeri müdahale yaptığı gün buradaki mezhepsel durum çok alevlenir. Buna çok dikkat edilmesi gerekiyor. Bu Türk-Kürt probleminden çok daha fazla problem yaratacak olan birşey. 10 bin doları geçen milli gelir, dış politikada bölgesel lider olma filan iki güne sığar. İki gün ortalık birbirine girer herşeyinizi kaybedersiniz. Türkiye laiklik ihraç eden bir barış ülkesi olmak zorundadır. İnsanların dindar olmasının, imanlı olmasının hiçbir mahsuru yoktur. İyi birşeydir ama devlet kendisine din seçerse bu devletin felaketi anlamına gelir.

Türkiye için önemli olan Suriye'nin toprak bütünlüğü
- Bugün Suriyeli kürtlerin PKK içindeki payı 3'te 1'i geçmiş durumda. Gelen verilere göre PKK'nın ciddi şekilde Suriye rejimi tarafından beslendiği düşünülüyor. Yani son dönemde hasmane bir durum oluştu ve iki tarafta karşılıklı olarak bu sorunu çözmek zorunda.
- Bölgede Irak ve Suriye kürtlerinin birleşmesi gibi bir durum olabilir. Barzani buna liderlik ediyor. O yüzden Türkiye için esas önemli şey Suriye'de güçlü bir iktidarın kurulması ve Suriye'nin toprak bütünlüğü. Türkiye bunu da gözünde bulunduruyor.

Radikal İslam'a iktidar yolu açıyorlar
- Bizim fikrimize göre İran ile batı düşman. Normal şartlarda batının İran'ın muhaliflerini desteklemesi gerekir. Fakat sisteme baktığınızda ilginç bir biçimde batının İran'ı dengeleyecek bütün güçleri bertaraf ettiğini görüyoruz. Diğer yandan da diktatörlüklerin yanında halkları destkeledikleri iddia edilen durumlarda aslında radikal İslamın iktidara gelmesini sağlayacak damarları açıyorlar.

En ciddi tehlike mezhep gerilimi
- Ortadoğu dünyanın kalbi. Kafkas ve Hazar bölgesinden ve Ortadoğu'dan bağımsız bir dünya ekonomisi düşünülemez. Bu bölgeler olmasın dünya çöker. Ekonomik olarakta, üretim anlamında da, siyaseten de bambaşka bir yerde oluruz.
- Önümüzdeki dönemde Ortadoğu açısından en ciddi tehlike bir mezhep gerilimi, yani bir Sünni-Şii çatışması.
- Yaşanacak bir mezhep çatışması İsrail için çok olumlu bir gelişmeye sahne olacak. İsrail Sünni bloka çok daha fazla yaklaşabilir ve Filistin meselesinde de çok daha önemli gelişmeler söz konusu olabilir.  Şimdi Hamas'ın geri dönüş ve Filistin Kurtuluş Örgütü ile yeniden bütünleşme sürecini görebiliriz ve İsrail yönetimiyle yeni müzakere süreçleri açılabilir.
 - Eskiden İsrail ve Amerika Ortadoğu bölgesinin yapıştırıcısıydı. Aralarındaki farklı mezheplere rağmen onları birarada tutan ana kaygı İsrail ve Amerikaydı. Şimdi mezhep kavgaları ortaya çıkmaya başladığı anda Amerika ve İsrail'in bölgede pozisyonu rahatlar. 

ABBAS GÜÇLÜ İLE GENÇ BAKIŞ VİDEOLARI